Yeni Nesil Neden Bozuluyor ?

4
118

Facebook’ta bu yazıyı görünce dayanamadım yazmak istedim. Son zamanlar gördüğümüz çarpık ilişliler , şiddetlerin nedenini araştırmak için aslında 50 yıl önceyi genişçe incelemek gerekiyor. Ben sadece bir kısımdan değerlendirip yorum yapmak istiyorum. Yoksa çok fazla neden var ve bu konu ile ilgili 5 bin sayfalık tez bile yazılabilir. Yeni nesilin yetişmesinde ilk başta ailenin önemi var ancak ondan daha öncemli bir unsur bu aileyi yetiştirecek öğretmen yok denecek kadar azalmıştı.
Bu sıkıntıların başlamasının en büyük nedenlerinden biri de Köy Enstitüleri’nin kapanması ile oldu. İsmet İnönü’nün 1940 yılında açtığı bu Enstitüler geleceğin öğretmenlerini yetiştirmeye yetti ama kapatıldıktan sonra bu verilen bütün emek boşa gitti.
Köy Enstitüleri, ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı yasa ile açılmış okullardı ve tamamen Türkiye’ye özgü olan bu eğitim projesini 28 Aralık 1938 tarihinde milli eğitim bakanı olan Hasan Ali Yücel bizzat yönetti.
Tüm anadolunun okulsuz ve öğretmensiz olması nedeni ile kurulan bu okullara zeki öğrencileri alarak yetiştirip köylere gönderilmesi kararlaştırıldı. Bu okul öyle bir okuldu ki burdan mezun olan bir öğretmen. Dikiş dikmesinden , tarla biçmesine , kan almasından , tüm sporlara kadar herşeyi biliyordu. Türkiye’ye özgü bir eğitimle eğitilmiş bu caval gençler tıpkı sıcakta su içmeye susadıkları gibi eğitime de susamış insanlardı. Zaten bu okulların yetiştirdiği öğrencilere baktığınız zamanda Türkiye en hızlı gelişen ekonomiye sahipti. Bu köy enstitüleri Konya’dan tutunda Van’a kadar kuruldu.

Öğretim yılı Kadın öğretmen sayısı Erkek öğretmen sayısı Toplam öğretmen Öğrenci sayısı Enstitü sayısı
1937 – 1938 5 21 26 286 2
1938 -1939 7 34 41 796 3
1939 – 1940 10 50 60 1567 4
1940 – 1941 46 189 235 5665 14
1941 – 1942 80 214 294 8052 17
1942 – 1943 101 259 360 10161 18
1943 – 1944 128 298 426 14166 18
1944 – 1945 145 360 505 15561 20
1945 – 1946 119 403 522 15529 20

 
Sayılara bakarsanız bir anda nelerin olduğunu da görebilirsiniz. Bu enstitülerde okuyan öğrenciler sabahın erken saatlarinde halk oyunları ve zeybek dersi aldıktan sonra sporlarını yaparlardı. Kendi ekmeklerini kendi pişirip kendileri kahvaltılarını hazırlardı. Dünya klasiklerinin Türkçe’ye çevrilmiş hallerini okurlardı. Hatta her yıl 25 tane Dünya klasiklerini okuma şartları bile vardı.
Enstitüde eğitim o kadar gelişmişti ki eğitimi almış öğretmenlere alet edebat verilip git şu köyde okul kur bile deniyordu. Köy okullarına her yıl 150 tane modern alet edevat gönderiliyordu.  Öğretmenler bu alet ve edevat ile köylülerin de yardımıyla köy okulunu inşa ediyor ve köylülere hem modern tarım tekniklerini hem de okuma yazmayı ve hatta müzik aletleri çalmayı öğretiyordu.
Köy Enstitülerinin 5 Yıllık Ders Saatlari

Ders Hafta
Kültür Dersleri 114
Ziraat Dersleri ve Çalışmaları 58
Teknik Dersler ve Çalışmalar 58
Beş Yıllık Sürekli Tatiller 30

5 Yıllık Eğitim Boyunca Kültür Ders Saatleri

Ders Saat
Türkçe 736
Matematik 598
Fizik 276
Tarih 232
Yurttaşlık bilgisi 92

Sanat yönünden de çok gelişmişti bu yetişen öğretmenler. Büyümüş köy öğrencilerine saz çalması öğretiliyordu. Hatta o dönemler Aşık Veysel okul okul gezip saz çalmasını ve incelikleri öğretiyordu. Zaten sanat konusunda ne yaptıysak o dönemde yaptık. Şu anda Halk Müziğimiz de , Sanat Müziğimiz de yok denecek durumda. Üretim değil eskileri anma çabasındayız. Bu okullarda öğrencilere Mandolin çalması da öğretildi. Şu anda Avrupa birliğinin müzik aleti olarak kabul etmediği ve saymadığı bu yerel müzik aleti öyle güzel ses çıkarıyor ki insanın içi bir hoş oluyor. Bu okulda neler öğretilmedi ki ??? Keman , bağlama , mandolin , akordiyon , davul , flüt , saz …. Daha neler neler vardı.
Peki Neden Kapatıldı Bu Köy Enstitüleri
2. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru 1945 yılında Sovyetler Birliği lideri Stalin’in Türkiye’den Kars, Artvin ve Ardahan’ı ve Boğazlarda askeri üs istemesi üzerine, Milli Şef de ABD’den askeri destek istemişti. Bu desteği vermeye hazır olduğunu belirten ABD, Truman Doktrini ile yardıma başlamıştı ama karşılığında Türkiye’de serbest seçimlere dayanan demokrasi düzeninin yerleştirilmesini ve Milli Şeflik, “5 yıllık kalkınma planları” ve “Köy Enstitüleri”leri gibi Sovyet taklidi uygulamaların kaldırılmasını talep etti.
1946 yılında hükümetin yaklaşan seçimleri yitirme kaygısıyla CHP içinden muhalif milletvekillerinin başını çektiği örgütlü muhalefetin kampanyasıyla, müfredatında ve yapılanmasında kuruluş amaçlarından uzaklaşan değişiklikler yapıldı. İlerleyen yıllarda da, daha önceleri sıkı sıkıya bağlı olduğu “iş için iş içinde eğitim” ilkesinden uzaklaştırıldı. Önceleri yaratıcılığın ön plana çıktığı eğitim anlayışının yerine giderek geleneksel, ezberci eğitimin yerleştiği öğretmen okullarına dönüştürülerek 1954’te kapatıldılar.
Cumhuriyet Halk Partisi içinden Köylüyü topraklandırma Yasasına karşı çıkan bir kesim milletvekili Demokrat Partiyi kurdu. Bu parlamenterler içinde Atatürk Devrimlerine karşı olup tek parti diktatörlüğünde bu düşüncelerini açığa vuramayanlar olduğu, Atatürk devrimlerine muhalefet hisleri besleyen ancak bu karşıtlıklarını ortaya koymaya cesaret edemeyen siyasi ve toplumsal yapının bir karşı devrim atağı başlatarak Köy Enstitülerinin kapatılmasını sağladığı iddia edilmiştir. Hasanoğlan Köy Enstitüsü eski müdürü Rauf İnan ve Hıfzı Veldet Velidedeoğlu Köy Enstitülerinin kapatılmasının Atatürk Devrimleri karşıtlarınca başlatılan bir Karşı Devrim hareketi olduğunu söylemişlerdi. 1945 yılında Köy Enstitüleri hakkında komünistlerin, dinsizlerin yetiştiği fuhuş yuvaları olduğu söylenerek saldırı kampanyaları başlatılmıştı. Parlamentoda bütçe görüşmelerinde milletvekili Emin Sazak’ın Köylere giden enstitü mezunları kendilerini birer Atatürk zannediyorlar demesi üzerine Hasan Ali Yücel, Bu çocukların her birinin birer Atatürk olması temenni edilir şeklinde cevap vermişti. Köy enstitüleri 1954 yılında kapatılmıştı.
Köy Enstitülerine yöneltilen ve kapatılmaları ile sonuçlanan belli başlı eleştiriler birkaç ana başlık altında toplanabilir. Enstitülerde öğrenciler tek tip üniforma giyiyordu ve enstitü müdürü bile buna uyup aynı üniformayı giyiyordu. Öğrenciler bizzat yönetime katılıyorlardı. Bu ve benzeri sebepler ile enstitülere koministlik suçlamaları yapılıyor arada bir ihbar mektuplarını dikkate alan polisin baskınlarına uğruyordu. Kız öğrencilerin erkek öğrenciler ile karma eğitim görmesi sonu gelmez dedikodulara neden oluyordu. Köylüler okul ve enstitü inşaatlarına yardım ile devlet tarafından mükellef kılınmıştı. Bu zorlamalar köylülere angarya olarak geliyordu. Öğrencilerin boğaz tokluğuna öğrenim görecekleri kendi okullarının inşasında çalıştırılmaları eleştirilmekteydi.[24] Köylere atanan öğretmenler yörenin toprak ağalarıyla sorunlar yaşıyorlardı. Bu geçimsizlikler köy öğretmenlerinin toprak ağalarının seçtirdiği milletvekillerine şikayet olarak ulaşıyordu. Bu durum toprak sahiplerinin durmaksızın Ankara’ya baskı yapmalarına neden oluyordu. Bu nedenle de kapatıldı.
Sonuç ve Yorumum
CHP’nin aldığı bu karardan dolayı o zamanda bu kararı alanları hiç affetmeyeceğimi söylemek isterim. 1954 yılından sonra ki 50 yıllık zamana bakarsanız yani şu zamana etkisinin 50 yılda ortaya çıktığını görüyorsunuz. Bu yeni nesili eğitecek kendini adamış çok çok az öğretmen var. Bir ara diyetisyenin bile öğretmen olduğunu düşünürsen bu ülkenin halinin ne olduğunu görebilirsiniz. Şu anda kendini öğrencileri için adamış öğretmenlerin sayısı %5’i geçmez. Doğu’ya gönderilen öğretmenlerin %40’ı burda eğitim verilmez diye söylenip derse girmezken %55’i ise ayrılıkçı propogandalar yapmaktadır. Geriye kalan %5 ise cebinde 5 kuruş yokken bile eğitim için kendini feda etmektedir.
Gelişme çağında olan gençleri sanat ve spor’a yöneltmek yerine bu dalları yok edip onları sayısal veya sözel derslere zorluyoruz. Belki bunlardan bir kaçı Dünya Klasiklerini oluşturacak insanlardan biri, belki de bunlardan bir kaçı Dünya Olimpiyatlarında dereceye girecek kişilerden biri. Bunu ailesi fark etmediği sürece bu yönlere yönlendirmediğinde öğretmende kendini geliştirmemişse yönlendirmiyor ve sonuç olarak kör topal bir gençlik ortaya çıkıyor.
Spor ve Sanat için yönlendirilme yapılmayan bu gençler zamanla sigara, alkol gibi kötü alışkanlıklar kazanmasına neden oluyor. Zamanının büyük bir çoğunluğunu televizyon ve facebook’a girerek geçiriyor. Facebook ve günün teknolojisine karşı biri değilim aksine destekliyorum ama herşeyin bir zamanı olduğunu belirtmek istiyorum. 1950’li yıllarda yıllık 12 kitap okunurken bu oran şu zamanlar da yıllık 1 kitap okumaya kadar geriledi
Bu yazıyı sonuna kadar okuduysanız helal olsun diyorum. Durumu anlamak için de sizde çaba içindesiniz kutlarım..
Kaynaklar

  • Milli Eğitim Dergisi, Cumhuriyet Dönemi Eğitim Stratejileri
  • MEB, Hasanoğlan Köy Enstitüsü
  • Eğitimci M. Ali Eren (1911-2001), İvriz Köy Enstitüsü, Düşünceler ve Anılar II
  • Evrim Baran, Mehmet Sahin, the Work, by the Work and for the Work: Village Institutes as a Revolutionary Practice of Dewey’s Philosoph, Iowa State University, pdf dosyası (İngilizce)
  • Can Dündar, Köy Enstitüleri. İmge. ISBN 9789755331669
  • Alp Şimşek, An Economic Look at the Village Institutes, Massachusetts Institute of Technology, 3 Şubat 2006, pdf dosyası (İngilizce)o
  • M. Lütfi Engin Hasanoğlan Köy Enstitüsü Eski Müdürü, Hasanoğlan köy enstitüsü kurulma çalışmaları
  • Mehmet Şeren, Gazi Üniversitesi, Köye Öğretmen Yetiştirme Yönüyle Köy Enstitüleri, pdf dosyası
  • Türk kütüphaneciliği, Köy enstitülerinde okuma ve kütüphane
  • Çetin Yetkin. Karşıdevrim 1945-1950, Otopsi Yayınları, İstanbul, 2002
  • Şükran Akpınar, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Anabilim Dalı, Milli Şef Döneminde Babıali’nin Varola Mücadelesi ve Muhalif Bakışın Bedii Faik’in yazılarından Tahlili
  • Şevket Gedikoğlu, Evreleri, Getirdikleri ve Yankılariyle Köy Enstitüleri, Ankara, 1971
  • Nedim Menekşe, Kapatılışlarının 50. Yılında Köy Enstitüleri Gerçeği, 2005
  • 4 YORUMLAR

    1. Onur mükemmel bir yazı olmuş tebrik ederim. Bu olaylara baktığımızda bu sistemlerden iyi olanların kurucularının zor günleri gördüğünü ve bu günlere bir daha dönülmemesi için böyle çalışmaları ortaya koyduğunu düşünüyorum. Ülkenin o zor günlerini yaşamamış yöneticilerin ise bu faydalı sistemlerin yıkıcıları olduğunu görüyorum. Bu gösteriyorki Atatürk dönemindeki yöneticiler eğer öğretmen yetiştirmekle kalmayıp geleceğin yöneticilerinide kendileri yetiştirselerdi bu sorunların tamamı sonsuza kadar çözülecekti belkide. Demekki yönetici yetiştirmek herşeyden önemli.

    2. Altına imza atılacak bir makale olmuş.Ufak tefek katılmadığım yerleri var tabi.Mesela CHP yönetimini bu kararı almaya zorlayan muhaliflerin nerdeyse hepsi Demokrat Partiye geçmişlerdir.Kısacası kararın müsebbibi doğrudan chp değil aslında demokrat partidir.Köy Enstütülerini kapatan zihniyet demokrat parti zihniyetidir.Aynı zihniyet 1951 yılında Toplumun kültürel gelişimini sağlamak amacıyla kurulmuş tiyatro, müzik gibi sanat dalları ve çeşitli kurslar düzenleyen Halk Evlerini’de kapatmıştır. Amaç aynıdır halkın cahil kalması ve koyun gibi kolayca güdülmesidir.Günümüzün siyasi tablosuda %50 ye yakın oranında başarılı olduklarının kanıtıdır.
      Stalinin tavuğu hikayesindeki gibi tüm tüylerini yolduğunuz halk soğuktan donmamak için mecburen size sığınır ve böylece kolayca idare edilir halk evleri ve köy enstütüleri kapatılarak tabiri caizse halkın tüyleri yolunmuştur.

    3. Komple CHP’ye suç atmıyorum zaten o dönemde bu kararı alan insanlar adına konuşuyorum. CHP diye suçlamak çok ama çok yanlış farkındayım bu ayrılıkçı düşünceyi oluşturan CHP içinde ve dışında yer alan millet vekillerini kastetmek istedim.

    4. Haklı olduğun noktalar var tabii ki. Ama komple CHP ye havale etmek haksızlık. Eğer böyle bir kararı çıkarmak CHP nin suçu ise, geri kalan hükümetler neden bu kararı devam ettirdi! Bizim ülkede bu konuların kokmaya devam etmesinin en büyük sebebi, sistemi değiştirme tembelliğimizden kaynaklı olur. Gerek siyasilerimiz, gerek yöneticilerimiz ve gerek se biz halk. Zaten “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” sözü de bizden çıkmamış mıdır? sistem değiştirmek derken de Anayasa olayını kasdetmedim zaten.
      Gene de ben bu günkü gençlere güveniyorum. Çünkü, işleri ve hedefleri öncelik oldu artık onlar için, eskiler gibi işi-gücü bırakıp onun-bunu kı… la uğraşmıyorlar en azından.
      Zaten bireyin kalkınması, toplumun kalkınmasına en büyük sebeptir.

    CEVAP VER

    Please enter your comment!
    Please enter your name here